Kornea, gözün en dış tabakasında iris ve göz bebeğinin önünde bulunan, saydam ve kubbesel şekle sahip dokudur. Gözün içindeki yapıları korur ve göze dışarıdan gelen ışığın ilk kırılımını gerçekleştirerek, görüntünün retinaya sağlıklı bir şekilde düşmesine katkıda bulunur. Gözümüzde kırıcılığı en yüksek olan tabakadır. Bu sebeple korneadaki en küçük bir sorun bile görmeyi ileri derecede etkiler.
KONU BAŞLIKLARI
Kornea Yapısı Nasıldır?
Keratokonus ve Tedavisi
Konjonktivit ve Tedavisi
Kornea Ülseri ve Tedavisi
Kornea Distrofileri ve Tedavisi
Kornea Nakli (Keratoplasti)
Keratokonus ve Tedavisi
Keratit ve Tedavisi
Mikrokornea ve Tedavisi
Kornea Hastalıkları ve Tedavisi Nasıl Yapılır?
Kornea Hastalıkları Nasıl Teşhis Edilir?
Kornea İşlevi Nelerdir?
Pterjium ve Tedavisi
Kornea Yapısı Nasıldır?
Sağlıklı bir korneanın yatay çapı yaklaşık 12 milimetredir. Ön kısımdan bakıldığında ise dikey çapı 11 milimetredir. Ortalama kalınlığı ise 550 mikrondur. Bölümleri ise aşağıdaki gibidir:
Kornea Epiteli: En dıştaki tabakadır. 50 mikron civarı olup 5 kat hücreden oluşmuştur. Yüzeydeki gözyaşı tabakasında epitel hücre üretimi söz konusudur. Bu hücreler sürekli olarak yukarı yönde ilerleyerek yaşlı hücrelerin yerini alırlar. Ortalama olarak 1 haftada bu değişim sürekli olarak gerçekleşir.
Bowman Tabakası: Kollajen liflerinin sıkışmasıyla oluşmuştur. Epitel ve stroma tabakaları arasındaki geçiş tabakasıdır. Çok ince bir yapıdadır.
Kornea Stroması: Tüm kornea kalınlığının büyük çoğunluğunu oluşturur ve orta tabaka niteliğindedir. Kollajen liflerden oluşmuştur. Hasar gördüğünde genellikle saydamlık kaybı ve eğim değişiklikleri ile sonuçlanıp, ciddi görme kaybı ile sonuçlanır.
Descement Zarı: Stroma tabakasını endotel tabakadan ayırmaktadır. Çok ince bir yapıdadır. Zaman içerisinde kademeli olarak kalınlaşmaktadır. Hasarlanması sonucunda kornea endoteli zarar görür.
Kornea Endoteli: En iç katmandır. Yalnızca tek bir hücre tabakası kalınlığında olup, kalınlığı yaklaşık 5 mikron civarıdır. Yarı geçirgen bir yapıya sahiptir. Bu tabakadaki endotel hücrelerinin çoğu altıgen yapıdadır ve bu hücrelerin yerleşimi endotel mozaiği olarak da adlandırılır.
Keratokonus, gözün en dıştaki saydam tabakası olan ve dışarıdan gelen ışığın ilk kırıldığı bölge olan korneanın ilerleme eğilimindeki miyop ve astigmatla birlikte yapısının bozulduğu, incelerek öne doğru bombeleşme yaptığı bir göz hastalığıdır. Dünya genelinde en çok 10 ile 25 yaş arasındaki kişileri etkilemektedir. Keratokonus, genellikle 20 ile 40 yaş arasında ilerleme göstermektedir. Bu ilerleme 40 yaşından sonra yavaşlamaktadır. Hastalığın farkına sıklıkla 20’li yaşlarda varılmaktadır.
Kornea hastalıkları arasında yer alan keratokonus, genellikle bir gözü diğerinden daha fazla etkilemektedir. Hastalığın ortaya çıkmasında daha çok genetik faktörler rol oynamaktadır. Bu yüzden aile sağlık geçmişinde bu hastalığa sahip olan bireyler için düzenli göz doktoru kontrolü büyük öneme sahiptir. Keratokonus belirtileri genellikle geç fark edilmektedir. Hastalığın ilerleyişi, geniş bir zaman dilimine yayılmış olarak, yavaş bir şekilde gerçekleşir. Zaman içinde görme kademeli olarak azalmaktadır. İki gözde birden ortaya çıkabilirken bir gözde diğerine göre daha düşük bir ilerleme gösterebilir. Tedavi için çok aşamalı ve hastalığın seviyesine göre değişen çeşitli yöntemler mevcuttur. Erken teşhis ile daha kolay bir tedavi imkanı ortaya çıkmaktadır. Hastalık tedavi edilmediğinde veya geç tedavi edildiğinde ise kalıcı görme kaybı ile sonuçlanma riski söz konusudur.
Keratokonus Nedir?
Keratokonus korneanın öne doğru incelip, sivrilerek ilerlemesi sonucu oluşan ve çeşitli görme kusurlarına neden olan bir göz hastalığıdır. Hastalık gözün en ön segmenti olan korneada ortaya çıkar. Kornea, ışığın göze ilk olarak girdiği bölgedir. Dışarıdan göze gelen ışığı kırarak retinaya odaklamaya katkı sağlar. Keratokonus oluşumu sonrası korneanın öne doğru sivrilerek incelmesi ile gözümüze dışarıdan gelen ışık, retinadaki görme alanında sağlıklı bir şekilde odaklanmaz. Bu durumun sonucunda ise görme kaybı oluşur.
Keratokonus oluşumunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte yapılan bazı bilimsel çalışmalar hastalığın gelişiminde genetik faktörlerin büyük rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bu yüzden aile geçmişinde keratokonus olan kişiler mutlaka düzenli doktor kontrollerini yaptırmalıdırlar.
Ayrıca hastalığın gelişim sürecinde korneadaki enzimlerde yaşanan dengesizlikler gözlemlenmektedir. Bunun sonucunda ise kornea, oksidatif zararlara karşı daha açık hale gelir ve yüzeyinde yaşanan incelmeyle birlikte öne doğru sivrilir.
Risk Faktörleri Nelerdir?
Down Sendromu, Osteogenezis Imperfekta, Marfan Sendromu gibi bazı genetik geçişli hastalıklar.
Çocukluk döneminde geçirilen bahar nezlesi ve sürekli gözleri ovuşturmak hassas kornea yapısına sahip kişilerde keratokonus hastalığının tetiklenebilmesi için risk faktörü oluşturmaktadır.
Göze uyumlu olmayan kontakt lens kullanımı korneada dejeneratif bir etki yaratarak hastalığı tetikleyebilmektedir.
Doğumsal göz anomalisi,
Yaşam boyu günlük hayat içerisinde korunmasız olarak UV ışınlarına çok fazla maruz kalmak,
Korneada kolajen seviyesinin azlığı,
Gece körlüğü (tavuk karası) hastalığı,
Kronik göz irritasyonu,
gibi etkenler keratokonus için risk faktörleri arasındadır.
Keratokonus Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın belirtileri arasında ilk aşamada gözlemlenen, korneanın şeklinin değişimiyle aynı zamanda hastalarda düzensiz miyop ve astigmat gelişimdir. Kornea pürüzsüz ve yuvarlak şeklinden koni şekline doğru çıkıntı yaptığında astigmat, bu çıkıntının ön taraf gitgide genişlediğinde ise miyop problemi ortaya çıkar.
Bahsi geçen bu belirtilerin ilerleyişi genellikle yıllar sürmektedir. Bazı durumlarda ise gidişat aniden hızlanıp kötüleşebilir. İlerleme takip edilmezse ve gerekli tedbirler zamanında alınmazsa korneada aşırı incelme ve ödem sorunu ortaya çıkabilir.
Keratokonus belirtileri ise şunlardır:
Başlangıç aşamasında hafif ileri aşamalarda ise görüşte ciddi bulanıklaşma,
Düz çizgilerin görünüşünde dalgalanmalar ve eğrileşmeler,
Göz numaralarında sık yaşanan ilerlemeler,
Göz kamaşması ve ışıklı nesnelde haleler görme,
Tek gözle bakarken çift görme ve görüntü çoğalması,
Gece görüşünde bozukluk ve geceleri araba kullanmanın zorlaşması,
Gözde alerji veya kaşıntı,
Önceki zamanda kullanılan kontakt lensin göze tam olarak yerleşmemesi,
Sık gözlük değişimi ve gözlük kullanılmasına rağmen bir süre sonra bulanık görme,
belirtilerine sık olarak rastlanmaktadır.
Hastalığın Tanısı Nasıl Koyulur?
Keratokonus hastalığının erken evrelerde teşhisi zor olabilmektedir. Ailesinin sağlık geçmişinde hastalığın belirtisi olan kişilerde rutin göz doktoru muayenesi ile tespit edilebilmektedir. Belirli şikayetlerle göz doktoruna başvuran hastalarda ise yine detaylı göz muayenesi ve kornea topografisi ile tanı koyulabilmektedir koyulabilmektedir. Tanı için başka testler de uygulanabilmektedir. Bu testler aşağıdakilerden oluşabilmektedir.
Göz Kırılması Testi
Yarık Lamba Muayenesi
Keratometri
Kornea Topografisi
Keratokonus Tedavisi Nasıl Yapılır?
Keratokonus tedavisi çok aşamalı bir tedavidir. Tedavide erken tanı önemli olsa da hastalığın başlangıç ve ileri seviyeleri için de farklı tedavi seçenekleri söz konusu olabilmektedir.
Tedavi sürecinin ilk aşamasında tedavi sürecinin nasıl olacağı ve hastanın bu süreç boyunca neler yapması gerektiği hastaya anlatılmaktadır. Böylece risk faktörleri minimize edilmiş olur. Hastaya derecesine göre gözlük veya yumuşak kontakt lensler hastaya reçete edilebilir.
Erken evre için tedavide skleral veya sert gaz geçirgen lensler kullanılabilir. Bu lensler görüşü iyileştirmektedir ancak hastalığın ilerleyişini kesin olarak durduramazlar. Bu lenslerin sürekli kullanılması gerekmektedir ve sürekli kullanıldığı sürece hastalığın ilerleyiş seyrini yavaşlatabilirler. Kullanılmasının bırakıldığı dönemden itibaren hastalık genellikle daha hızlı bir seyirde ilerler.
KornealÇapraz bağlama tedavisi ve hibrid tedavi hastalığın ilerleyişinin durdurulması ve görme kalitesinin arttırılması için uygulanmaktadır.
Hastalığın geç fark edildiği veya hiçbir tedaviye yanıt vermediği çok ilerlemiş kişilerde ise kornea nakli ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir.
Korneal Çapraz Bağlama Tedavisi
Keratokonus, gerekli tedbirler alınmasına rağmen ilerleme kaydetmişse hastanın gözlük derecesinde artış gözlemlenmektedir. Bu durumda Corneal Cross Linking yani Korneal Çapraz Bağlama Tedavisi uygulanır. Korneal çapraz bağlama tedavisi, hastalığın ilerleyişini durdurabilen bir yöntemdir.
Korneal Çapraz Bağlama Tedavisinde, riboflavin yani B2 vitamini ve UV A ışınları kullanılarak korneadaki kollejen ve fibrillerin çapraz bağlama ile güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Ameliyathane koşullarında uygulanır. Bu tedavinin son aşaması ise miyop ve astigmat gibi kornea yapısındaki değişimden kaynaklı göz kırma kusurunun giderilmesidir.
Hibrid Tedavi Yöntemi
Tedavide kullanılan bir diğer yöntem ise hibridtedavidir. Hibrid tedavi, New York Üniversitesi tarafından geliştirilmiştir. Bu tedavide kornea yüzeyindeki düzensizlik no touch lazer ile giderilir ve aynı seansta uygulanan B2 vitamini + ultraviole ışık tedavisiyle de kornea sağlamlaştırılır. Böylece hastalığın ilerlemesi durdurulur. Kişi hem hastalığın ilerlemesini durdurmaya yarayan Cross Linking hem de görmeyi iyileştirici lazer tedavisini aynı seansta alabilmektedir.
Konjonktivit ve Tedavisi
Konjonktivit direkt kornea yüzeyinde çıkmasa da direkt bu bölgeyi etkileyebilen hastalıklardan birdir. Konjonktivit halk arasında genel kullanımıyla kırmızı göz hastalığı olarak da bilinmektedir. Hastalığın ortaya çıkışında dış etkenler önemli rol oynamaktadır. Konjonktiva iç yapısında çok ince damarlar bulunan bir ağ tabakasıdır ve temel işlevi gözün üst yüzeyinin nemli kalmasının sağlanmasıdır.
Konjonktivit, göz küresinin en dışındaki beyaz kısım olan konjonktiva tabakasının, bakteri, alerji ve virüs gibi sebeplerden dolayı iltihaplanmasıdır. Bazen tek bir gözde görülebilirken bazen de iki gözde birden görülebilmektedir. Hastalık bazı durumlarda bulaşıcı niteliktedir. Alerji sebebiyle ortaya çıkması dışında hijyen kurallarına uyulmaması nedeniyle de ortaya çıkabilir.
Konjonktivit tedavisi hastalığın türüne göre değişmektedir. Birçok kez göz damlaları, sıcak kompres gibi yöntemler kullanılmaktadır. Özellikle viral konjonktivitte hastanın hijyen kurallarına dikkat etmesi beklenmektedir.
Kornea Ülseri ve Tedavisi
Kornea ülseri göz kızarıklığı, hafif şiddetli göz akıntısı ve görme kaybı belirtileri ile ortaya çıkar. Ülser, genellikle apse tipi bir yüzey enfeksiyonundan kaynaklanmaktadır. Ayrıca göz yaralanmaları ve çelşitli travmalar sonucu da oluşabilmektedir.
Korneayı etkileyebilen diğer hastalıklar ise konjonktivit ve pterjiumdur.
Kornea Distrofileri ve Tedavisi
Kornea tabakasında oluşabilen genetik kökenli bir hastalıktır. Her iki gözde görülebilmektedir. Ortaya çıkan genetik mutasyonun türü ve korneadaki konumuna göre bulanıklaşmaya neden olabilen bazı birikmeler görülebilmektedir. Bu birikintilerin konumu ve yoğunluğuna bağlı olarak görüşte bulanıklaşma ve görme kaybı yaşanmaktadır.
Birikintiler ön bölgede ise gözlerde batma, yanma ve ağrı gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Ortaya çıkan distrofinin türüne göre tam kornea nakli veya kısmi nakil durumu ortaya çıkabilmektedir.
Kornea Nakli (Keratoplasti)
Kornea nakli saydamlığını ve şekilsel bütünlüğünü yitirmiş kornea tabakasının yerinden çıkartılması ve sağlıklı dokunun cerrahi bir prosedür ile nakil işleminin gerçekleştirilmesini kapsamaktadır. Nakil işlemi iç veya üst bölgesinin nakli ile tam kornea nakli uygulamalarını kapsamaktadır. Başarılı bir işlem sonrasında görme büyük oranda iyileşmektedir.
Nakil uygulanan durumlar şu şekildedir:
Keratokonus ve çeşitli kornea hastalıklarının ilaç ve cerrahi müdahale ile düzeltilemediği durumlarda ortaya çıkan şekil bozulmaları ile görmede ileri derecede bozulma yaşandığı durumlarda,
Bu tabakada yaşanan ödem sonucu vekeratit sonucunda kalıcı hasara sebep olan kornea ödemi sonucu korneanın şeffaflığını kaybetmesi,
Bülloz keratopati sonucunda korneada yaşanan şişmeyle birlikte ortaya çıkan şekil bozukluğu,
Yüzeyde yaşanan travmatik ve yabancı madde kaynaklı yaralanmalar sebepleriyle,
nakil ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir.
Keratokonus ve Tedavisi
Keratokonus,korneanın ilerleme eğilimindeki astigmat ve miyop ile birlikte yapısının bozulduğu, incelip ön tarafa doğru bombeleşme yaptığı bir kornea hastalığıdır. İlerleyici yapıda olup, her iki gözde birden ortaya çıktığı durumlarda bir gözde diğerine göre daha fazla ilerleme gösterebilmektedir. Genellikle ergenlik çağında başlar ve 20’li yaşlarla beraber ilerleme gösterir.
Hastalık başlangıç aşamasında görüşte hafif bulanıklaşma göstermektedir. Düz çizgilerin görünümünde dalgalanmalar ve eğrileşmeler, göz numaralarında sık yaşanan değişmeler en çok rastlanan belirtilerdir.
Keratokonus tedavisi hastalığın seviyesine göre değişmektedir. Çok aşamalı bir tedavi niteliğindedir. Hastalığın erken evrelerinde gözlük ve kontakt lens kullanımı ile görüş bozuklukları düzeltilebilmektedir. Hastalığın ilerlediği aşamalarda ise sert kontakt lens ve skleral lensler ile tedavi uygulanabilmektedir. Ancak tüm bu yöntemlerle hastalığın ilerleyişi kalıcı olarak durdurulamamaktadır. Hastalığın kalıcı olarak ilerleyişini ancak korneal çapraz bağlama tedavisiyle durdurulmaktadır. Uygun hastalara, çapraz bağlama tedavisi ve hibrid tedavi gerçekleştirilmektedir. Hibrid tedavide ise korneal çapraz bağlama tedavisi ve No Touch Lazer bir arada uygulanmaktadır. Bahsi geçen tüm bu tedavilerin işe yaramadığı çok ileri seviyelerde ise kornea nakli söz konusu olabilmektedir.
Keratit ve Tedavisi
Keratit gözün en dış yüzeyi olan korneanın iltihaplanmasıdır. Keratit sebebiyle kornea dokusu bulanıklaşabilmektedir, ilerleyen vakalarda ise bu dokuda delinmeler görülebilmektedir. İltihaplanma enfeksiyona bağlı ya da enfeksiyona bağlı olmadan ortaya çıkabilmektedir. Hastalığın nedeni enfeksiyona bağlı değilse uzun süreli kontakt lens kullanımı ve göze temas eden yabancı maddeler nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Eğer enfeksiyona bağlı ise bakteri, virüs ve nedeniyle ortaya çıkabilmektedir.
Gözde ağrı-batma, kızarıklık ve görmede bulanıklık ayrıca kornea yüzeyinde beyaz lekeler biçiminde belirtiler gösterir. Enfeksiyona bağlı olan keratit tedavisi, enfeksiyon yoğunluğu ve türüne göre yapılmaktadır. Bakteri sonucu oluşan keratitler göz damlaları ile tedavi edilmektedir. İleri derecede bir enfeksiyon nedeniyle oluşan keratitlerde antibiyotiklere başvurulabilmektedir.
Mikrokornea ve Tedavisi
Mikrokornea horizontal çapı 10 mm’den küçük olan kornea olarak tanımlanmaktadır. Bu problem sonucunda dışarıdan gelen ışığın kırılmasını azaltmaktadır. Tedavi cerrahi yöntemlerle yapılabilmektedir.
Kornea Hastalıkları ve Tedavisi Nasıl Yapılır?
Kornea tedavisi, bu bölgede çıkan hastalıkların türüne ve seviyesine göre değişiklik göstermektedir.
Kornea tedavisi için belirleyici unsu hastalığın türü ve seviyesidir. Kornea hastalığının çeşitli tetkiklerle teşhisinden sonra tedavisine başlanmaktadır. Kornea tedavisi için erken teşhis diğer göz hastalıklarında da olduğu gibi tedavinin başarısı açısından önemlidir.
Kornea Hastalıkları Nasıl Teşhis Edilir?
Kornea hastalıklarının teşhisi genel göz muayenesine ek olarak göz doktoru tarafından yapılan çeşitli tetkikler ile koyulmaktadır. Her bir tetkik bu tabakanın yapısının farklı segmentlerinin değerlendirilmesine yöneliktir. Yapılan çeşitli tetkikler sonucunda korneada var olan hastalıklar ortaya koyulabilmektedir. Göz sağlığı ile ilgili tüm hastalıklarda olduğu gibi erken teşhis tedavinin başarısı açısından önemlidir.
Kornea morfolojinin ve işlevinin değerlendirilmesi için kullanılan bazı tetkikler şu şekildedir:
Biyomikroskopi: Kornea ve gözün ön segmentindeki yapıların binoküler olarak incelenmesine olanak sağlayan cihazdır. Farklı kalınlıklardaki ışık hüzmeleri değişik açılardan gönderilir ve biyomikroskop yardımıyla göz yüzey dokuları büyütülerek kornea incelmesi yapılır.
Keratometri: Korneanın en ön yüzünün eğriliğinin çapı ve dışarıdan gelen ışığı iç bölgelere iletirken kırıcılık gücünün ölçülmesi için kullanılmaktadır. Hastalara uygun kontakt lens seçiminde, hasta için uygun göz içi lens seçimi ve Keratokonus hastalığının teşhisinde de kullanılmaktadır.
Topografi: Korneanın ön yüzeyinin topografisini çıkartmak için kullanılır. Böylece yüzey kırıcılığının analizi yapılmış olur. Yüksek dereceli miyop, hipermetrop problemlerinde kullanılan fakik göz içi lens uygulamalarında hastanın uygunluğunun tespitinde sıklıkla kullanılmaktadır.
Pakimetri: Kornea kalınlığının ölçümü için kullanılmaktadır. Özellikle hastaların gözün ön yüzeyinden flep kaldırılarak yapılan lazer operasyonları türlerine uygunluğunun belirlenmesi amacıyla da kullanılır.
Speküler Mikroskobi: Endotel sayısının tespiti için kullanılmaktadır.
Esteziometri: Kornea duyarlılığının ölçümü için kullanılmaktadır.
Korneanın boyanarak muayenesi: Yüzeyde bulunan kusurların “floresseine ve rose bengal” solüsyonu yardımı ile tespiti için kullanılır.
Kornea İşlevi Nelerdir?
Kornea gözün en ön kısmında yer alan ve dışarıdan gelen ışığın göz içine girdiği ilk bölgedir. Kornea gözün en dıştaki temel kırıcı bileşeni olup diğer bileşen ise doğal göz lensidir. Dışarıdan gelen ışık ilk önce bu bölgeden sonrasında ise göz lensinden geçerek retinada odaklanır. Bu süreç, sağlıklı bir şekilde işlediğinde görme işlevi gerçekleşir. Süreç boyunca herhangi bir görme kaybı ile karşılaşılmaması yani dışarıdan gelen ışığın kırılımının en ideal biçimde gerçekleşmesi için kornea saydamlığı ve şekli kusursuz olmalıdır. Çünkü bu bölge gözün odaklanma gücünün yarısından çoğunu karşılamaktadır. Korneanın kırıcılık gücü doğal göz içi lens gibi değişken değil stabildir.
Kornea tabakasının dışarıdan gelen ışığın kırılımını sağlamak dışındaki diğer işlevi ise gözün iç kısmının dışarıdan gelecek tozlar, mikroplar ve çeşitli yabancı maddelere karşı korunmasıdır. Bu işlevi göz kapakları, gözyaşı ve sklera dokusuyla birlikte yapar. Güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı filtre görevi görerek retinanın korunmasında katkıda bulunur.
Pterjium ve Tedavisi
Pterjium göz eti olarak da bilinmektedir. Pterjium ince damarlı bir yapıda ortaya çıkmaktadır ancak ilerlemeye başladığı süreçte kalınlaşarak kornea tabakasına tutunur ve burada çekmeye yol açarak astigmata ve görmede bulanıklığa neden olmaktadır. Göz bebeğine kadar ilerlediği sürecin sonunda ise dışarıdan gelen ışığın görüş açısını tamamen kapatarak kalıcı görme kaybına neden olabilmektedir. Ameliyat, pterjium probleminin giderilmesi için tek kalıcı yöntemdir. Hastalığın ilerleyen dönemde nüks etmemesi için önlem almak gerekebilmektedir.
Retina Hastalıkları?
Retina, Latince’de ağ anlamını taşıyan “rete” kelimesinden türetilmiştir. Görme sürecindeki son aşama, görüntünün beyinde yorumlanabilen sinyallere dönüştürülmesidir. Bu olay retina sayesinde gerçekleşmektedir.
KONU BAŞLIKLARI
Retina Nedir? Yapısı Nasıldır?
Retina Nasıl İşlev Görür?
Retina Hastalıkları Nelerdir?
Retina Hastalıkları Hangi Sebeplerle Ortaya Çıkar? Belirtileri Nelerdir?
Sarı Nokta Hastalığı (Yaşa bağlı Makula Dejenerasyonu)
Diyabetik Retinotapi
Retina Dekolmanı
Retinitis Pigmentosa (Gece Körlüğü)
Retina Muayenesi Nasıl Gerçekleştirilir?
Retina Nedir? Yapısı Nasıldır?
Retina, göz küresinin en arkasında bulunan, milyarlarca ışığa duyarlı görme hücresinden oluşan ve görüntünün beyne sinir hücreleri aracılığıyla iletilmesinden sorumlu, duyusal ağ tabakasıdır.
Kalınlığı 0,1 ile 0,5 mm arasındadır. Yarı saydam bir görünüme sahip olmakla birlikte pembe ve kırmızı renk arasındadır. Göz küresinin arka duvarını kaplayan bu tabaka, ayrı ayrı 10 farklı katmandan oluşmaktadır ve göz küresine yapışıktır.
Retinanın yapısında çubuk ve koniler olmak üzere 2 tip fotoreseptör hücresi mevcuttur. Retinadaki bu hücreler, ışık enerjisini işlenen ve daha sonra görmenin tamamlandığı beyne gönderilen elektrik sinyallerine dönüştürür. Çubuklar hareketi algılar, siyah beyaz görüşü sağlar ve düşük ışıktaki görme işlevini gerçekleştirir.
Retina Nasıl İşlev Görür?
Retina dışarıdan gelen ışığın ve çeşitli görüntülerin algılandığı bölgedir. Retina tabakasına ters olarak düşen görüntüler beyne iletilir ve beyin bunları yorumlar. Böylece görme işlevi gerçekleştirilmiş olur.
Kornea ve göz içi lensten geçen ışığın düştüğün ve merkezi görmeyi sağlayan bölge ise makuladır. Makulanın merkezinde fovea adı verilen küçük bir alan bulunmaktadır. Bu alanda sadece koni hücreleri mevcuttur ve retinada maksimum görme keskinliği ve renkli görmeden sorumlu bölgedir.
Retina Hastalıkları Nelerdir?
Retina dokusu ve çevresinde yaşanan hastalıklar retina üzerindeki çeşitli ağ dokusunda veya retinanın belirli bir bölgesinde çıkabilmekteyken, bu bölge ve çevresindeki damar dokusunu da etkileyebilmektedir. Retina hastalıkları aşağıdaki gibidir.
Yüksek tansiyon ve şeker hastalığına bağlı kanamalar,
Retina üzerindeki damar ağında yaşanan tıkanmalar,
Retina yüzeyinde yaşanan çeşitli yırtıklar,
Makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı),
Doğumsal retinal problemler,
Retina altı sıvı birikmesi ve ödemler,
Makulada oluşan delikler,
Retina yüzeyi ve etrafında çıkan tümörler,
Yüksek dereceli miyop probleminin yarattığı komplikasyonlar,
Göz travmalarına bağlı yapısında gerçekleşen hasarlar,
Retinitis Pigmentosa,
Epiretinal Membran
Retina Hastalıkları Hangi Sebeplerle Ortaya Çıkar? Belirtileri Nelerdir?
Doğumsal ve kalıtsal nedenler,
Damar sistemindeki bozukluklar,
Hipertansiyon, diyabet gibi sistemik hastalıklar,
Yaşa bağlı makula dejenerasyonu,
İlaçlara bağlı gerçekleşen retinal hasar,
Göz içi tümörler, retina yırtıkları ve ayrılması
gibi sebeplerle ortaya çıkmaktadır.
Retina bölgesinde yaşanan sorunların belirtileri genellikle karakteristik özellik göstermektedir. Bu yüzden belirtilerin kişi tarafından anlaşılması diğer görme problemlerine göre genellikle daha kolaydır. Bu belirtiler ortaya çıktığı andan itibaren kalıcı görme kayıplarının önüne geçilmesi için vakit kaybetmeden bir göz doktoruna başvurulmalıdır.
Retina hastalıklarının belirtileri nelerdir?
Görüş alanında aniden beliren siyah renkli uçuşan cisimler,
Tek gözde veya her iki gözde ani ışık çakmaları,
Bulanık görme,
Periferik görüşte kademeli azalma,
Görüş alanında kademeli olarak gölgelenme,
Düz çizgilere bakarken yaşanan bükülmeler ve eğilmeler,
Renklerin daha soluk görülmesi,
Daha keskin bir görüş için daha fazla ışık ihtiyacı,
Çok ışıklı bir ortamdan az ışıklı bir ortama geçerken görüş keskinliğinde yaşanan belirgin düşüşler.
Sarı Nokta Hastalığı (Yaşa bağlı Makula Dejenerasyonu)
Yaşa bağlı makula dejenerasyonu veya halk içindeki genel kullanımıyla sarı nokta hastalığı, retina üzerinde bulunan görme merkezindeki sarı nokta (makula) adı verilen bölgede, fotoreseptör hücrelerinin ilerleyici bir çimde yitirilmesi sonucunda merkezi görmede meydana gelen ilerleyici türdeki kayıptır.
55 yaş üzeri hastalarda görme kayıplarının en önemli nedenlerinden biridir. Hastalık ilerleyici yapıda olmakla birlikte tamamen körlükle sonuçlanmaz.
Görüşte yaşanan bulanıklık, düz çizgilerin eğik görülmesi ve ince detayları görmekte yaşanan zorluklar başlıca belirtilerindendir.
Sarı nokta hastalığında erken teşhis tedaviye başlanılması açısından önem arz etmektedir. Hastalığın ilerlemesini yavaşlatması bakımından antioksidan gıda takviyeleri ve göz içi enjeksiyon tedavi yönteminden yararlanılabilmektedir.
Ayrıca sarı nokta hastalığında görmeyi iyileştirici olarak MACRO-vision göz içi lens tedavisi uygulanmaktadır. Bu tedaviden önce uygulanan simülasyon testinde hastanın görmesinde yüzde kaç düzelme olabileceği öngörülebilmektedir.
Diyabetik Retinotapi
Diyabetik retinopati, ülkemizde ve dünyada körlüğün en sık rastlanan sebeplerindendir. Şeker hastalığının ilk başlangıcından yaklaşık 10 yıl sonra ortaya çıkabilmektedir. Retinadaki kan damarlarında yaşanan değişiklikler sonucunda meydana gelmektedir.
Sıklıkla kılcal damarların tıkanıklığı olarak kendini gösteren hastalık retinada farklı türde hasarlar meydana getirmektedir. Hastalığın başlangıcında görme kaybı gelişmezken ileri aşamada körlükle sonuçlanabilir. Bu yüzden erken tanı tedavi için önem arz etmektedir.
Hastalığın ilerleyişini engellemek için kan şekeri ve kolestrol kontrol altına alınmalıdır. Retinada yeni damar oluşumu gözleniyorsa lazer tedavisi uygulanabilmektedir. Göz içi kanama başlangıcı ortaya çıkmadan tedaviye başlanılmalıdır. Çünkü şiddetli kanama yaşayan hastalarda lazer tedavisine uygun değildir.
Retina Dekolmanı
Retina dokusunun bitişik olduğu ve beslendiği dokudan ayrılmasına retina dekolmanı denir. Ani gelişen bir hastalıktır. Kısa sürede müdahale edilmezse kalıcı körlükle sonuçlanabilmektedir.
Gözde ani şimşek çakmaları, uçuşan siyah noktacıklar, bulanık görme ve görme alanında daralma gibi belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. İlerleyici yapıdadır.
Eksudatif tipin tedavisi ilaçla ve göz içi enjeksiyon tedavisi ile yapılmaktadır. Diğer türlerde ise retinadaki yırtılmalar retina dekolmanlarına sebebiyet verebilmektedir. Bu tip durumlar göz operasyonu ile tedavi edilebilir. Bu operasyon geciktirilmemelidir.
Retinitis Pigmentosa (Gece Körlüğü)
Gece körlüğü ya da literatürdeki adıyla Niktalopi gözün iyi aydınlatılmış ışıklı bir ortamdan karanlık bir ortama geçişte uyum sağlama zorluğu yaşamasıdır. Retinitis Pigmentosa’nın nedeni genetiktir. Hastalık tam olarak görme kaybına yol açan bir göz hastalığı değildir. Hastalığın tedavisinde kullanılan destekleyici ilaç takviyeleriyle hastalığın seyrini azaltmak ve hastanın yaşam kalitesini iyileştirmek mümkündür.
Retina Muayenesi Nasıl Gerçekleştirilir?
Retina muayenesi için öncelikli olarak görme muayenesi, biyomikroskobik muayene ve göz içi basınç ölçümü uygulanmaktadır. Ayrıntılı retina muayenesi göz bebeğinin göz damlaları ile genişletilmesiyle yapılabilmektedir.
Amsler grid testi,
Göz dibi muayenesi,
FFA,
ICG,
ERG,
EOG,
OCT(farklı göz katmanlarının lazer tomografisi)
gibi farklı tetkikler hastanın şikayetine göre göz doktoru tarafından istenebilmektedir.